Opaller tarih boyunca oldukça ilginç bir yolculuk yaptı. İnsanlık onlara karşı manyetik bir çekim hissetti. İlginç bir şekilde, pırlantalar 15. yüzyıldan bu yana nişan yüzüklerinde ancak son zamanlarda kullanılıyor. Bu zamana kadar opallar mücevherlerin temel taşıydı. İmparatorlar, padişahlar, firavunlar ve krallar tarafından son derece değerli ve aranan kişilerdi.
Bu yazımızda oldukça gizemli bir geçmişi olan opaldan bahsedeceğiz. Napolyon Bonapart ve İmparatoriçe Josephine de Beauharnais'i içeriyor ve gizemli opalın adı "Yanan Truva".
İki yüz yılı aşkın süredir görülmeyen bir opal'ı anlatmak elbette zordur ama o kadar güçlü bir izlenim bırakmıştır ki, insanlar taşın güzelliğine dair hikayeler anlatır ve onun anısını bugüne kadar saklarlar.
Sanırım bu örnek kabaca Napolyon'un opalinin yarattığı izlenimi verebilir:
Truva Akhalar tarafından yakıldı
İnsanlık tarihi boyunca yankıları süren o savaşın nedeni bir kadındı: Güzel Elena...
Aşık olan Napolyon, görünüşe göre Josephine'ini savaş ateşini yakan Truvalı Helen ile ilişkilendirmişti...
23 Haziran 1763'te ailesinin şeker plantasyonuna sahip olduğu Martinik'te doğan Josephine, Napolyon'la tanıştığında iki çocuklu bir dul kadındı. Josephine'den altı yaş küçük olduğundan hemen onun büyüsüne kapıldı ve birkaç ay sonra onunla evlendi. Birlik on dört yıl sürdü, ancak Josephine bir varis üretemedi. Bu boşanmaya yol açtı. Napolyon kendisine çocuk veren başka biriyle evlendi. Ancak Napolyon, St. Helena'ya sürgünü sırasında Josephine'den çocuk sahibi olmasının kendisi için en iyisi olacağını itiraf etti. Ve ölüm döşeğinde söylediği son şey onun adıydı.
Önemli taşa dönelim! Napolyon'un Yanan Truva opal'ı gemolojik açıdan neden ilginç?
Taşın açıklamalarından siyah opal olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak ünlü Avustralya siyah opalları henüz keşfedilmemişti ve Avrupa'daki tek yatak, açık renkli opaller üretiyordu...
Ayrıca, siyah opaller arasında, güzelliğe sahip taşlar nadir bulunan bir bulgudur!
Sen ve ben, internet çağında en nadide taşları bolca görebiliyoruz, bu onların bulunabilirliği konusunda yanıltıcı bir izlenim yaratabilir ama öyle değil. Ve Napolyon zamanında bu renk, kalite ve büyüklükte bir opal bulmak kesinlikle harikaydı...
Peki gizemli Yanan Truva opal'ı hakkında ne biliniyor?
- Mevcut belgelere göre Truva'nın Yakılması opalının en az 700 karat ağırlığında olduğu belirtiliyor. Hatta bu raporun gerçekliği teyit edilemese de 3000 karat ağırlığında olduğunu söyleyen bir rapor bile var. "Sadece" 700 karatlık bir opal bile çok büyük olurdu.
- Napolyon'un diğer hediyelerinden farklı olarak Truva'nın Yakılması savaş ganimeti olarak görülmüyordu, ancak kimse onu tam olarak nereden ve nasıl aldığını bilmiyor.
- Josephine'in 1814'teki ölümünden sonra taş neredeyse 100 yıl boyunca ortadan kayboldu. En olası açıklama, bunun Josephine'in onu saklayan mirasçılarından birine verilmiş olmasıdır.
- Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesinden önce opal Viyana'da yeniden ortaya çıktı. Bazı tarihçiler o dönemde şehir yetkililerinin taşı adı bilinmeyen bir satıcıdan satın aldığına inanıyor. Savaşın sonunda Avusturyalılara opal için büyük miktarda para teklif edildiği, ancak bu fonların savaş sonrası tükenmiş mali durumlarındaki değerine rağmen reddettikleri bildirildi. Bu sadece kaçırılmayacak kadar büyük bir hazineydi.
- Avusturyalılar 20 yıldan fazla bir süre taşa sahip oldular, sonra II. Dünya Savaşı Avrupa'yı sardı ve opal bir daha iz bırakmadan ortadan kayboldu ve bir daha yüzeye çıkmadı.
- Bu en çok konuşulan ve aranan değerli taşlardan biridir. Bugün hiç kimse (kuşkusuz) Truva'nın Yakılmasının nerede olduğunu bilmiyor.
O zamanlar tutkunun kırmızı ateşleriyle parıldayan inanılmaz siyah opal nereden gelebilirdi? Uzmanlar taşın yalnızca Honduras'tan gelmiş olabileceği sonucuna vardı.
Napolyon'un Honduras'ta nasıl bir taş çıkardığını artık bilemeyeceğiz, ama size söz veriyorum, size bu topraklardaki kadim ve gizemli bir tarihe sahip opallerden bahsedeceğim!
